Arda Turan

Posted by Author On Month - Day - Year

Arda işte, bildiğin... afasşgjayaşoykaşylwaykawşykwaşyowaşyw

http://img32.imageshack.us/img32/8521/stiff1907vspclion002.jpg

POST-TITLE-HERE

Posted by Author On Month - Day - Year

POST-SUMMARY-HERE

POST-TITLE-HERE

Posted by Author On Month - Day - Year

POST-SUMMARY-HERE

POST-TITLE-HERE

Posted by Author On Month - Day - Year

POST-SUMMARY-HERE

POST-TITLE-HERE

Posted by Author On Month - Day - Year

POST-SUMMARY-HERE

All-Star Nöbeti

Gönderen pclion On 08:00 0 yorum
Oylama an itibariyle sona erdi, internet üzerinden ilk 5'ler seçildi All-Star 2009 için. Zaten oylama kısmında pek iddialı olduğumuz söylenemez, sadece burdayız mesajı vermek gerekliydi. Hidayet ve Mehmet 350-400 bin arası bir oyla bitirecek görünüşe göre.

Esas nöbet şimdi başlıyor, hem Mehmet hem Hidayet için. Takımların durumuna bakılırsa Hidayet'in oldukça yüksek bir şansının olduğunu söyleyebiliriz bu seneki All-Star için. Tüm NBA'de en iyi galibiyet yüzdesini ele geçirdiler dün gece. Bu da en az iki All-Star oyuncularının olacağı anlamına geliyor. Birinci elbette takımın pivotu Dwight Howard, zaten bir önceki oylama sonuçlarına bakılırsa ilk 5'te başlamayı şimdiden garantilemiş gözüküyor.

Diğer oyuncu ise ya Hidayet Türkoğlu olacak ya da Rashard Lewis. Açık konuşmak gerekirse skor gücü olarak Rashard Lewis'in gerisinde kalması Hidayet için iyi olmadı. Öte yandan geçen sene All-Star'a alınmamasının tek mantıklı sebebi olarak kısa dönemli form grafiği olmadığını tüm NBA'e ispatlaması gerektiği gösterilen Hidayet Türkoğlu'nun üç aşağı, beş yukarı benzer bir performans ortaya koyması -sadece sayı ortalamasında bir miktar gerileme var, yine de 17+ sayı ortalaması makul olarak kabul edilebilir- geçen sene elde ettiği itibarla beraber Hidayet'i Lewis'in bir adım öne taşıyan faktör.

Bir de internet oylamasında doğu forvertleri arasında hatrı sayılır bir oy potansiyeline ulaşması önemli. Resmi olarak koçlar tarafından pek kaale alınmaz bu rakamlar ancak aynı takımdan benzer pozisyondaki iki oyuncu söz konusu olduğunda tercih sebebi olabilir düşüncesindeyim. Geçen sene Washington Wizards'ın iki forveti Caron Butler ve Antawn Jamison, Gilbert Arenas'ın yokluğunda takımı üst sıralarda tutmanın ödülünü Hidayet'in bir adım önünde All-Star olarak almışlardı. Bu sene böyle bir şansları olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu da iki yeni forvet kontenjanı anlamına geliyor, en büyük adaylardan biri de Hidayet Türkoğlu.

Mehmet'in durumu ise biraz daha karışık. 43 sayılık insanüstü performansıyla dikkatleri üstüne çektiği şüphesiz ancak batıda genellikle tek pivot seçiliyor All-Star kadrosuna. Yedek pivot ihtiyacı genellikle uzun forvetlerden karşılanıyor, Tim Duncan gibi oyuncular bu görevi üstleniyor. Yao Ming'in ardından Shaqquille O'neal'ın da geçen seneye göre daha sağlıklı ve formda olması Mehmet'in şansını azaltıyor. Mehmet kadar şansı olan bir diğer pivot da Andrew Bynum, hatta takım performanslarına bakınca onun da Mehmet'den önce geldiğini söylemek yanlış olmaz. Yine de Mehmet Okur'un son dönemdeki şahane performansına alkış tutmamak elde değil. NBA gibi bir ligde takımının birinci skor opsiyonu olmak kolay bir iş değil.

Oylama sonuçları ve diğer yedeklerin durumuyla ilgili ara ara güncellemeler yapacağız bu konuyla ilgili. Güzel bir yazı hazırlığımız var, gece yarısına doğru onu da paylaşmak istiyorum sizlerle...

FTK Çeyrek Final Kuraları

Gönderen pclion On 07:45 0 yorum
Grup bölümü sona erdi kupada, Gaziantepspor'un dışarda kalması dışında pek bir sürpriz olmadı. Bir de Manisaspor'un devam edebileceğini düşünüyordum, onları da Alanyaspor'un ekstra performansı engelledi. 8 Süper Lig takımı çeyrek finallere yükselmiş oldu böylece.

Yine, yeniden bir kura rezaleti yaşadık bugün.. Dünya üzerinde eşi benzeri görülmemiş garip bir uygulama var bu düzenlemede. Birinci olmanın hiçbir anlamı yok, kendi grubundan çıkan takımla eşleşme hususunda hiçbir kısıtlama yok, tam anlamıyla bir keşmekeş yani. Madem herhangi bir avantajı yok bu durumun, grup statüsünün ne anlamı var peki? 5li grup statüsü zaten sorundan başka bir getirisi olmayan garip bir düzenleme, Avrupadan kopyalayacak bula bula bunu mu bulduk diyesi geliyor insanın. Sürekli eleştiriyoruz ancak değişen bir şey yok. UEFA Kupası statüsünün değişmesi belki bir anlam ifade eder gelecek seneler için, doğru düzgün bir statüyü akıl edemeyenler bari kopyalamayı düzgün bir şekilde becerebilseler!

Eşleşmelere baktığımızda şüphesiz en dikkat çekici olanı Galatasaray-Sivasspor eşleşmesi. 15 günde üç kez karşılaşacak bu iki ekip, NBA serisi gibi olacak daha çok. Hava şartları Galatasaray adına en büyük çekince ancak çok da abartmamak lazım. Eşleşmenin ilk ayağı Sami Yen'de olacak, o maça konsantre olup diğer maçı nispeten daha yumuşak geçmesini sağlamak takımın elinde. Sürekli aynı rakiple oynamak da ilginç bir deneyim olacaktır, en azından biz izleyiciler adına.

Diğer eşleşmelere bakarsak A ve D gruplarının liderlerinin ikincileriyle eşleşmesi dikkat çekiyor. Beşiktaş Antalyaspor'la, Fenerbahçe Bursaspor'la oynayacak çeyrek finalde. Küme düşmeme mücadelesi veren Denizlispor ile zirveyi zorlayan Ankaraspor'un eşleşmesi de ilginç olacak. İki takımda da izlenmesi gereken oyuncular var, izlemek lazım. Tabii yayınlanırsa...
Efsane bölümler arasında 'Nothing Good Happens After 2 A.M'i ve 'Naked Man'i saydıktan sonra sırada The Bracket var. How I Met Your Mother'ın zirve yaptığı ikinci sezonundan sonra kaçınılmaz bir düşüş yaşansa üçüncü sezonda da güzel bölümler vardı, The Bracket gibi. Biraz da Amerikan Basketboluna aşinaysanız ağızda dağılan kurabiyemsi bir tad bırakıyor dizi.

Bölümün merkezinde Barney var. Kız tavlamak için geliştirdiği bazı formüllerin işlememesi üzerine şüphelenen Barney, Lily'nin barda karşılaştığı esrarengiz bir kızın kendisini sabote ettiğini anlıyor. Bunun üzerine kızı bulmak için NCAA'in Mart Çılgınlığı formatında en berbat şekilde terk ettiği 64 kızı eşleştirip bizimkilerle beraber sıkı bir elemeden geçiriyor. Daha sonra 'Final Four'a kalan kızlarla Lily ile beraber görüşmeye gidip kızı bulmaya çalışıyorlar. Baştan sona komedinin hakim olduğu bir bölüm daha. Bir de Barney tiradına şahit oluyorsunuz bölüm sonlarına doğru.
(Barney's apology)
Barney: Hey, I don't remember you. I've spent the last two days trying to remember every girl I've slept with and all of the horrible things I've done to them, and I've done some horrible things. I mean at one point I'm pretty sure I sold a woman. I didn't speak the language but I shook a guy's hand he gave the keys to a Mercedes and I left her there. I'm the guy who keeps a scrap book of all the women but I never thought I was the guy who would sleep with a girl and not even remember her. So from the bottom of my heart, for what ever I did to you, I apologize.
Listede 8 numarada yer buldu The Bracket, yavaş yavaş gerçekten efsanevi bölümlere doğru geliyoruz yavaş yavaş...

Görüyorum ve Arttırıyorum

Gönderen pclion On 01:00 7 yorum
Beşiktaş'ın yeni transferi Erkan Zengin, diğer transfer Yusuf Şimşek'in söylediklerini bile gölgede bırakan bir açıklama yapmış. Kendisi Beşiktaş'ın derbi ve Avrupa maçlarında yüzünü siyah-beyaz'a boyayarak izlediğini açıklamış. Yusuf'un açıklamalarını zaten biliyoruz, fotoğraflarla ispat etmeye kadar götürmüştü işi. Beşiktaş taraftarının bundan etkileneceğini, onlara daha fazla destek olacağını düşünüyor olmalılar ama fena halde yanılıyorlar.

Taraftar, futbolun o amatör, temiz ruhunun yok olmak üzere olduğunun farkında. Bunun temsilcisinin Yusuf Şimşek ve benzerleri olamayacağının daha da farkında. Bir futbolcunun takım taraftarlığı açıklamasının mantığını da bir türlü kavrayabilmiş değilim zaten, hele hele rakip kulüplerde yıllarca top oynayıp daha sonra transfer olunca "Valla bak!" diyenler bana göre en sinir bozucu tiplerdir. Siz susun, işinizi yapın. Hak ediyorsanız o taraftar zaten size hakkınızı teslim edecektir. Servet Çetin gibi, Emre Aşık gibi.

Erkan'ın söyledikleri de farklı değil Yusuf'tan. Türk futbolunu takip eden büyük çoğunluk İstanbul'un üç büyüklerinden birine sempatisi vardır zaten, bu çok büyük bir marifet değildir yani. Gerçi bu bir gelenek haline gelmiş artık, adam "Biz babadan böyle gördük." derse de bir şey diyemeyiz hani.

Yine de Kemal Sunal bir kez oynadı o sahneyi, bir daha oynamaya gerek yok. Nasıl olsa siz de idareci abilerden anlayış bekliyorsunuz, o da...

Royal Leauge & Danimarka

Gönderen pclion On 07:45 1 yorum
Son yıllarda Avrupa Kupalarında büyük çıkış gösteren Kuzey kulüpleri için oldukça yararlı bir deneyim olmuştu Royal Lig. İskandinav liglerinin Avrupa Kupaları fikstürüyle uyumsuzluğu üzerine takımların form grafiğini arttırmak amacıyla düşünülmüş bir uygulamaydı Royal Lig. 2004'te başlayan organizasyon 2007'de son buldu. 07/08 sezonundaki turnuvanın finansal sebeplerle yapılamadığı, 08/09'da turnuvanın geri döneceği söylenmişti ancak onun önüne de TV yayın hakları problemi çıktı. Yapılan üç turnuvayı da Danimarka ekiplerinin kazanması dikkat çekici bir detay. Biz de bu detay üzerinden Royal Lig deneyimin bir portresini çıkaralım istedik.

Amacının Avrupa Kupalarındaki İskandinav ekiplerinin performansını arttırmak olduğunu düşünürsek ilk bakmamız gereken yer 'UEFA Ülke Sıralaması' oluyor elbette. 2004 yılındaki sıralamaya baktığımızda en iyi durumdaki ülke olan Norveç'in 21.900 puanla 15.sırada olduğunu görüyoruz. Danimarka 17.450 puanla 22, İsveç ise 16.716 puanla 24. sırada bulunuyordu.Royal Ligde yer alan ülkelerden Danimarka'nın büyük bir yükseliş gerçekleştirdiğini görmek zor değil. Bir ülke futbolunun kaderini tek faktöre indirgemek yanlış olur elbette, şüphesiz Danimarka'nın yükselişinde kulüp bazındaki atılımların daha büyük bir payı var. Ancak amaç kulüplere katkı sağlamaksa Royal Ligin bu anlamda başarılı olduğunu görmek gerekir.

Son olarak Danimarka'nın Avrupa Kupalarına 2 ekiple devam ettiğini, sıralamada daha da yukarılara tırmanmasının sürpriz olmayacağını belirtmek lazım. Royal Lig hakkında ülkemizde bilgi bulmak oldukça güç, sadece Uğur Meleke'nin hakkını vermek gerek. Sık sık değindiği konulardan biriydi o dönem Royal Lig, Balkan Ligi gibi bir öneri de getirmişti yazılarında. Merak edenler şurdan okuyabilirler yazıyı...

David Beckham & Ayakkabıları

Gönderen pclion On 03:00 0 yorum
David Beckham'ın Fiorentina maçında giydiği ayakkabılarıymış efendim bunlar. Fiorentina maçını izleyemedim ancak gelen yorumlar Beckham'ın pek de etkili olamadığı yönünde. Zaten kısa süreliğine geldiği İtalya'da kimse ondan harikalar yaratmasını beklemiyordur muhtemelen, Amerika'nın yeni yeni gelişmekte olan futbol sisteminden İtalyan sertliğine geçişe alışana kadar kiralık dönemi bitecek. Saha içi katkısından daha çok MLS sezon arasını pazarlama açısından boş geçirmek istemeyen sponsorlarının aracılığıyla gerçekleşmiş bir transferdi bu, ayakkabılar da bu transferin özeti gibi duruyor adeta.

Bu sayede David Beckham da kariyerine bir başka dev takımın adını yazdırmış oldu tabii, o açıdan da önemliydi bu transfer. Manchester United, Real Madrid ve Milan. Gerçekten şık duruyor.

Satır arasında da olsa Milan demişken Kaka'ya değinmemek olmaz elbette, hele Milan taraftarlarının ortaya koyduğu tepkiden sonra. Akıl almaz rakamlar var ortada, Milan'ın patronları da paranın büyüsüne kaptırmış gibi duruyor kendisini. Kaka her ne kadar kalmak istiyorum deyip taraftarın hoşuna gidecek sözler söylüyorsa da bence ikna edilebilir bir görüntü çiziyor. Bu iş olacak gibi. Yine de esaslı bir yorum için bence hem transferin hem de rakamların kesinlikleşmesini beklemek gerek zira Manchester City'den rakamların fazla uçuk olduğu konusunda bir açıklama gelmiş. Bekleyip görmek lazım...

Galatasaray 4-2 Malatyaspor

Gönderen pclion On 11:20 3 yorum
Galatasaray için yılın en rahat maçı olmaya adaydı Malatyaspor, beklendiği gibi geliştiğini de söyleyebiliriz. Bu galibiyetle Türkiye Kupasında grubu 10 puanla lider bitirdi Galatasaray.

Temposuzluk maçın başından beri kendini gösteriyordu, resmi bir maç görüntüsünden uzak bir oyun vardı sahada. Maçı benim için anlamlı kılabilecek tek detay Alparslan Erdem, Serkan Kurtuluş, Mehmet Güven, Semih Kaya gibi oyuncuları sahada görmek olabilirdi ancak onlar da maçın büyük bölümünü kenarda geçirdiler. Bir tek Aydın Yılmaz vardı muadilleri olarak.

Arda Turan, Arda Turan, Arda Turan. Türkiye Liglerinin açık ara en iyi oyuncusu bana göre. Bugün de şahane bir oyun izletti bizlere, bu amaçsız maçı izlenebilir kılan oyuncuların en başında geliyordu. İki sene önce A takımda forma şansı bulduğunda muhteşem bir çıkış yapmıştı ancak birçok eksik özelliği de vardı aynı zamanda, başka fiziği olmak üzere. Türk futbolunun kısır döngüsünden kendini sıyırıp gün be gün kendisi geliştirmeye devam etmeye devam ediyor. Katılmayanlar olabilir ama bana göre çoktan Premier Lig seviyesine geldi Arda Turan. Galatasaraylılar olarak onu seyredebiliyor olmanın tadını çıkarmaya bakalım zira bu gidişle Aslantepe'de geçireceği bir sezondan sonra onu John Motson'dan dinleyebileceğiz ancak.

Sahada oynanan oyun teknik analizine girecek kadar derin değildi, o yüzden bu seferlik işin magazin yönüne bakalım. Emre Güngör'ün Pascal Nouma'dan hallice performansı bu açıdan gözden kaçacak gibi değildi. İkinci yarının ilk 10 dakikasını kaçırmıştım, geldiğimde Emre Güngör atılmıştı çoktan. Ne ara girdin, ne ara çıktın Emre?

Diğer belki de en önemli detay Semih Kaya'nın ilk resmi maçına çıkmış olması oldu. Gönül isterdi ki daha uzun bir süre izleyebilseydik onu, buna da şükür. 87. dakikada girmesine rağmen güzel bir kafa vuruşuyla dikkatleri üzerine çekmeyi bildi Semih. Tribünlerden yükselen Semih Kaya tezahüratı da hoştu.

Aslında maçtan bir kare yerine De Sanctis'in kürklü fotoğrafını koyacaktım ama bulamadım malesef. İtalyan olduğu belli ediyor Morgan...

    About Me